7 Aralık 2012 Cuma

Bu Ay Bitmeden Gitmeli (A Human Adventure)



   Uzay çalışmalarına yön veren NASA'nın uzayla ilgili bir çok adımını bir arada toplayan en geniş sergisi A Human Adventure 22 Aralık'a kadar Marmara Forum'da!




    Marmara Forum’un katkılarıyla kurulan 2.500 m2 büyüklüğünde Expo Center’da yer alan sergi, insanoğlunun uzay macerasını başlangıcından bugüne, tarihsel anlatımı yanında teknoloji ve donanımı aktaran 300’den fazla özel parçayla sunuyor. Sergide özel maketlerin yanı sıra 100’den fazla orijinal parça da bulunuyor.

    Her yaştan uzay meraklılarının ilgisine sunulan sergi Soğuk Savaş dönemindeki gelişmeler, Neil Armstrong'un aya inişinden anlık kesitler, uzaya yolculukta kullanılan araç ve malzemeleri de sunarak günümüze ve geleceğe ışık tutuyor.

    Bugünlerde Mars yüzeyinin araştırılması konusu da ilginizi çekiyorsa bu uzay yolculuğunu kaçırmamanızı öneririm. NASA: A Human Adventure sergisi 10.00-22.00 saatleri arasında Marmara Forum'da!


Bilet almak için tıklayınız


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com


27 Ekim 2012 Cumartesi

Yepyeni Bir Fotoğraf Deneyimi Mi Arıyorsunuz? (Lomography)



Yeni makinelere aç mısınız? Analog tutkunu musunuz? O halde sizi bugün Lomography ile tanıştıracağım.
Lomography ne midir?
Lomography bir dergi, bir dükkan ve analog fotoğrafa adanmış bir topluluktur.

Lomography dediğimiz şey aslında yeni bir sanatsal tarz olan deneysel fotoğrafçılığı günlük hayatımıza kattı. Burada herkese uyacak bir makine var: 35 mm fotoğraf makineleri, orta format makineler, Rus yapımı makineler, çok lensliler... Makinelerin dışında film ve aksesuar ihtiyacınızı da buradan karşılayabilirsiniz.

İnternet sitesinden kim olduklarına bir göz atmak isterseniz size şu kuralları sunarlar:

"Kurallar Lomography'nin felsefesini ve fotoğrafçılığa yaklaşımını tanımlıyor. Onları ezberle veya tüm kuralları boz, iki durumda da fotoğrafçılıkla ilgili tüm kısıtlamaları bir kenara fırlat.

-Gittiğin her yere fotoğraf makineni de götür
-Onu her zaman kullan - gece ve gündüz
-Lomography hayatına karışmaz, onun bir parçası olur
-Kalçadan çekmeyi dene
-Lomografik tutkunun hedeflerine olabildiğince yaklaş
-Düşünme (William Firebrace)
-Hızlı ol
-Ne çektiğini önceden bilmen gerekmiyor.
-Sonrasında da
-Kuralları takma."

Tek yapmanız gereken önce internet sitesine buradan bir göz atmak ve sonra da Galata'daki dükkana doğru yol almak. Daha sonra elinizde dijital makinelerden daha uygun fiyata, daha sıradışı bir makineyle mutlu mutlu fotoğraflar çekersiniz. 

Lomo makinelerden çıkma birkaç fotoğrafla yazımı sonlandıracağım. Fazla söze gerek yok. Farkı göreceksiniz.









Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com


6 Ekim 2012 Cumartesi

Bu Hafta Ne Yapsak? (Sahaf Festivali)



Kitap kurtlarına özel etkinlik: Sahaf Festivali. Eğer kitaplara, dergilere meraklıysanız burası tam size göre.

Beyoğlu Belediyesi'nce düzenlenen Beyoğlu Sahaf Festivali 25 Eylül’de başladı.Hala geç kalmış sayılmazsınız çünkü 14 Ekim'e kadar devam edecek. 65 sahafın katıldığı festival, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Tepebaşı'nda gerçekleştiriliyor.

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, en çok önem verdikleri etkinliklerin başında Sahaf Festivali'nin geldiğini belirterek, şu bilgileri verdi: "Sahaflarımızla kitap dostlarını buluşturacak olan bu festivalimiz her yıl büyük ilgi görüyor. Bu yıl programımızı daha da zenginleştirerek ünlü yazar ve şairlerimizle edebiyat sohbetleri gerçekleştirecek, çok anlamlı bir mekanda edebiyatçılarımızı okurlarıyla buluşturacağız. Birbirinden kıymetli eserlerin ve zengin etkinliklerin yer alacağı Beyoğlu Sahaf Festivali'ne tüm İstanbulluları bekliyoruz."

Festivalde kitapların yanı sıra dergiler, yazılar, eski fotoğraflar, filmler, tiyatro afişleri, nadide levhalar, mektuplar, kartpostallar ve özel koleksiyonlar da meraklıların ilgisine sunuluyor. Daha fazla geç kalmadan gitmenizi öneririm.



Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com

Yeni Bir Kitap Okumak İsteyenlere (Umberto Eco - Yengeç Adımlarıyla)




Umberto Eco'nun makalelerini derleyip yeni binyıla kendi yorumlarını kattığı yeni kitabı "Yengeç Adımlarıyla" Doğan Kitap vesilesiyle okuyucularla buluştu. Doğan Kitap'ın kitap hakkıındaki görüşleri:
Eco soruyor:
“Yeni binyılda tarih geriye mi ilerliyor?”

Dünyaca ünlü İtalyan yazar ve düşünür Umberto Eco’nun Yengeç Adımlarıyla adlı yeni kitabı, günümüz dünyasıyla ilgili önemli soruları gündeme taşıyor. Eco’nun 2000-2005 yılları arasında yazdığı bazı makale ve konferans metinlerinden oluşan kitap, özellikle “sıcak savaşlara geri dönüş” ve “medyatik popülizm” konuları üzerinde yoğunlaşıyor.
Eco’ya göre, içinde bulunduğumuz “yazgısal boyutlu” bir dönem. Yeni binyıla duyulan kaygılarla açılan bu dönem, 11 Eylül saldırısı, Afganistan ve Irak savaşlarıyla devam ediyor; İtalya’da ise Silvio Berlusconi’nin yükselişi görülüyor.
Eco, özellikle tarih ve iletişim alanlarındaki “ilerleme”nin “yengeç adımlarıyla” yani geriye dönük olduğunu söylüyor. Başlıca örnekleri, Soğuk Savaş’ın ardından “Yeni Savaş” adını verdiği bölgesel sıcak savaşların gündeme gelmesi, 11 Eylül saldırılarının yol açtığı İslamofobinin nerdeyse yeni bir Haçlı Seferi’ne dönüşmesi; “evrim” karşıtı görüşlerin güçlenmesiyle Hıristiyan köktendinciliğinin yeniden ortaya çıkışı; Çin’in gelişmesiyle birlikte “Sarı Tehlike” hayaletinin canlanması; Yahudi düşmanlığının geri dönüşü; İtalya’da Silvio Berlusconi’nin “medyatik popülizm”inin yükselişi; “ağır iletişim”den (televizyon) “hafif iletişim”e (internet ve devamı) geçiş sonucu medyanın kimlik değiştirmesi.
Eco’nun düşündürürken eğlendiren kaleminden, savaş, iletişim, medya, dinbilim, Latince, televizyon, Ortaçağ, internet gibi pek çok konuyla ilgili okurlar için, kısacası herkes için bir kitap.
  Aranızda hala Umberto Eco'yu tanımayanlar için kısa bir biyografi ekleyeyim:


Umberto Eco (d. 5 Ocak 1932, Alessandria (şehir)), İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Takma ismi Dedalus'tur.
Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilimdalının ustalarındandır. Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Yazarın ilk romanı Gülün Adı 1980'de yayımlandı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.
Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir.
Roland Barthes'tan sonra, "ayrıntıların anlamı" ya da "ayrıntıların sosyolojisi" adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco'nun pek çok eseri Türkiye'de yayınlandı.
Marmara Üniversitesi'nde Batı Edebiyatı derslerine giren Prof. Dr. A. Emel Kefeli'ye göre önümüzdeki yüzyılda klasik sayılacak yazarın diğer kitapları:


Gülün Adı (Can Yayınları, 1986)
Alımlama Göstergebilimi (Düzlem Yayınları, 1991)
Foucault Sarkacı (Can Yayınları, 1992)
Günlük Yaşam'dan Sanata (Adam Yayıncılık, 1993)
Önceki Günün Adası (Can Yayınları, 1995)
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti (Can Yayınları, 1995)
Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı (Afa Yayınları, 1995)
Ortaçağı Düşlemek (Can Yayınları, 1996)
Yorum ve Aşırı Yorum (Can Yayınları, 1996)
Somon Balığıyla Yolculuk (Can Yayınları, 1997)
Yanlış Okumalar (Can Yayınları, 1997)
Beş Ahlak Yazısı (Can Yayınları, 1998)
Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik (Can Yayınları, 1998)
Açık Yapıt (Can Yayınları, 2001)
Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler (Yapı Kredi Yayınları, 2001)
Baudolino (Doğan Kitap, 2003)
İnanç ya da İnançsızlık (1001 Kitap, 2005)
Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi (Doğan Kitap, 2005)
Cecü'nün Yer Cüceleri (Yapı Kredi Yayınları, 2006)
Güzelliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2006)
Çirkinliğin Tarihi (Doğan Kitap, 2009)
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın (Umberto Eco ve Jean-Claude Carriere'in Sohbetleri) (Can Yayınları, 2010)
Prag Mezarlığı (Doğan Kitap, 2011)


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com

4 Ekim 2012 Perşembe

Bu Kadar Doğal ve Lezzetli Dondurma Yediniz Mi? (L'era Fresca)


Bu yazı gittiğim her yerde bu dondurmacıyı aramakla geçirdim. L'era Fresca benim gibi dondurma bağımlıları için eşsiz bir yer. Çünkü dondurmaları hem doğal hem çok lezzetli.



Ben şahsen her zaman ekşi dondurmaları tercih ederim. Vişne-limon favorimdir. Bir gün Beşiktaş'ta yürürken erkek arkadaşım "Bak bu dondurmacı çok güzel değil mi? Bir gün buraya gelelim." dedi. Beşiktaş'taki şubesi küçücük bir dükkan. Pembe-mavi dekore edilmiş, çok modern ve sevimli bir tarzı var. Beşiktaş'taki şubesine henüz hala gidemedim. Ama İstiklal'de tünele doğru giderken bir şubesini görüp girdim. Orası da küçücüktü ama açıkçası ben Beşiktaş'takinin dekorasyonunu daha çok beğenmiştim. Neyse velhasıl her zamanki gibi vişne-limonlu dondurma aldım. Dondurmalarda aroma tadı yoktu. Bunun benim için ne ifade ettiğini tahmin edemezsiniz. Hayatım boyunca hep lezzetli ve doğal dondurma aradım ve inanın bu defa buldum. Daha önceleri Charly Temmel'dan alıyordum dondurmamı. Ama buradaki dondurma çok daha doğal ve daha ucuz. İki koca top dondurmayı 5 liraya aldım. (Bugün tekrar gittim de öğrenci kartınızla giderseniz 2 top 4 tl oluyormuş.)

İstiklal'deki şube ile ilgili bir de şunu eklemek isterim ki çalışan bir genç var, gerçekten çok sevimli. Yani ürünlerle ilgili muhabbet ettik, istediğimiz her dondurmadan bize sabırla tattırdı ve ürün konusunda çok bilgiliydi. Sorduğumuz sorulara hep doğru düzgün cevaplar aldık ve güleryüzle ağırlandık. Benden duymuş olmayın ama Bakırköy Capacity'deki bayan pek güleryüzlü değildi. Belki mutsuz bir günündedir bilemiyorum oraya sadece bir kez gittim. Ama ben güleryüzle ondan bir şeyler isteyip iyi günler dilerken o hiç gülümsemedi. Bu yüzden İstiklal şubesi şimdilik favorim. (İstiklal şubesindeki gencin adı Gökhan'mış. Diğer çalışanlar da çok sevimliler.)

L'era Fresca'yla ilgili sanırım tek sorun light (diyabetik) dondurmalarının olmaması. Biz orada dondurma alırken bayan bir müşteri diyet dondurma sorduğunda o sevimli arkadaş dondurmalar doğaldır, şeker pancarından yapılır ve şeker kullanılmaz dedi ama bayan diyette ya da diyabetik olduğundan dondurma almadı. Bu tarz müşterilere henüz cevap veremiyorlar demek ki ama yakında onu da yapacaklarına eminim. Çünkü şu an halihazırda büyük marketlerde günlük sütleri bulunuyor. Yani hızla büyüyorlar.

İnternet sitesinden öğrendiğim bilgiye göre sandviçleri, tatlıları ve kahveleri de mevcut. Ürünlerin tarifleri anavatanı İtalya'dan, malzemeleri Anadolu'dan geliyormuş. Üstelik o kadar şubenin yanı sıra evlere servisleri de var yani almamanız için hiçbir sebep bırakmıyorlar.

O zaman L'era Fresca yani "Tazelik Devri" başlasın.

Şubeleri görmek için buraya tıklayınız.

Facebook sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Resmi internet sitesi: http://www.lerafresca.com.tr


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com




3 Ekim 2012 Çarşamba

Ne Dinlesem Diyenler İçin (Lindsey Stirling)



Sizi yeryüzüne nereden geldiği belli olmayan dünya tatlısı bir yaratıkla tanıştıracağım bugün. Kendisi keman çalıyor, dans ediyor, bir nebze cosplay yapıyor ve bir şekilde herkesin kanına girebiliyor. Bayanlar baylar karşınızda Lindsey Stirling.





Bu dünya sevimlisi genç müzisyen 1986 doğumlu yani henüz 26 yaşında. 2010'da America's Got Talent'ta yaptığı şovlarla birçok insan tarafından tanındı. YouTube'da neredeyse toplam 130 milyon kişi tarafından tıklandı ve sevildi.

Genç şarkıcıyı meslektaşlarından ayıran başlıca özelliği keman çalarken yaptığı ilginç danslar. Ayrıca besteci de olan müzisyenin klasikten popa, hiphoptan dubstepe uzanan bir yelpazesi var.

Benim en çok sevdiğim Lord of the Rings müziklerini kendince yorumlaması ve dubstep coverı. (Aşağıda bulabilirsiniz.)

Sanatçının 2010'dan bu yana bir çok single ve EP'si bulunmakta. Onları da şöyle sıralayabiliriz:

Lindsey Stomp (EP, 2010)
"Transcendence"
"Song of the Caged Bird"
"Spontaneous Me"
"Electric Daisy Violin" (Single, 2011)
"Shadows" (Single, 2011)
"River Flows in You" (Single, 2011)
"Zelda Medley" (Single, 2011)
"On the Floor Take Three" (Single, 2011)
"Silent Night" (Single, 2011)
"Celtic Carol" (Single, 2011)
"By No Means" (Eppic feat. Lindsey Stirling, 2011)
"Lord of the Rings Medley" (Single, 2012)
"Crystallize" (Single, 2012)
"Skyrim" (Single with Peter Hollens, 2012)[8]
"We Found Love" (Single, 2012)
"Starships" (Single with Megan Nicole, 2012)
"Grenade" (Single with Alex Boye, 2012)
"Phantom of the Opera" (Single, 2012)
"Come with Us" (Single with Can't Stop Won't Stop, featuring guest appearances by Tiffany Alvord, KalebNation, Eppic, Freddiew and Mystery Guitar Man, 2012)
"Game of Thrones" (Single with Peter Hollens, 2012)
"Elements" (Single, 2012)
Lindsey Stirling (Debut Self-Titled Album, 2012)


Lafı fazla uzatmadan sanatçı hakkında ekşi sözlükte yazılan yorumlara bakmak için buraya tıklayınız.

Sanatçının twitterına ise buradan ulaşabilirsiniz.


Lord of the Rings Medley:

Crystallize:

Shadows:


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com


29 Eylül 2012 Cumartesi

Kadınlar Özel Günlerinde Neden Tuhaf Davranır?


PMS sırasında kadınlar ne hisseder? Hangi hormonlar nelere yol açar? Belirtileri azaltmak için ne yapmak gerekir? İşte şimdi bu konular üzerinde yaptığım ufak çaplı araştırmamı ve deneyimlerimi sizlerle paylaşacağım.

Öncelikle PMS'i emin olun "peri masalı sendromu" olarak açıklamayı çok isterdim. Fakat açılımı pre-menstrual sendrom, yani adet öncesi sendromudur. Bu sendrom reglin başlamasından bir hafta önce baş gösterir ve reglin ilk 2-3 gününde yavaşça hayatınızdan çekilir.

PMS kadınların ağlamasına, kendi hayatını ve yakınındakilerin hayatını cehenneme çevirmesine, agresifleşmesine, hassaslaşmasına, ağrıdan kıvranmasına, alıngan ya da uykucu olmasına sebep olabilir. Hepsine aynı anda da sebep olabilir. Bazı kadınlarda PMS nöbetleri tipik hafif adet belirtileri olarak kendini gösterse de bazı kadınlarda bu durum depresyona, sosyal ortamda ciddi sıkıntılar çekmesine ve şiddetli fiziksel ağrı sebebiyle doktora gitmesine bile sebep olabilir.

PMS'in sebepleri tam olarak belli değildir. Mineral yetersizliği, vitamin yetersizliği, hormonal dengesizlik, vücutta fazla su tutulumu ve bazı kimyasal maddelerin dengesizliği ile bazı psikosomatik sebepler bu huzursuz günlerinize sebep olmuş olabilir.

PMS bazı erkeklerin sandığı gibi bir kapris değildir. Hatta aşağıdaki maddeler size uyuyorsa bir doktora danışıp tedaviye başlamanız gerekmektedir.


1-Belirtiler düzenli olarak ortaya çıkmalı ve kaybolmalıdır: adet döngüsünün ikinci yarısında ortaya çıkan belirtilerin şiddeti giderek artmalıdır.
2-Adet görüldükten sonra belirtiler üç gün içinde kaybolmalıdır.
3-Her adet döngüsünde en az 10 gün süren belirtisiz bir dönem varolmalıdır.
4-Belirtiler arka arkaya en az üç adet döngüsünde görülmüş olmalıdır.
5-Belirtiler iş yaşamı, sosyal yaşamı ve kişisel ruhsal dengeyi etkileyecek kadar şiddetli olmalıdır.

Kadınlar bu dönemde çok obur olabilirler. Hatta daha fazla yemek yiyebilmek için soda içip spor yapmaya kalkışabilirler. Bilgisayarları aniden kapandı diye ağlayabilirler. Bir arkadaşın (!) başına geldi de oradan biliyorum. Fiziksel acınız çok olmasa da bu dönemde psikolojik açıdan çok fazla acı çekebilirsiniz ya da tam tersi olabilir. Her kadının başına gelir deyip evde mutsuz mutsuz oturacağınıza bir an önce doktora görünmelisiniz ve tedavi sırasında da sizi mutlu edecek aktivitelerde bulunmalısınız.

Bu süre zarfında sevgililerinize (ya da kocalarınıza) çok iş düşer. Sabırlı olmanız gerekiyor beyler. Bu dönemde gerçekten kadınlık hassasiyetimiz beş katına çıkıyor. Kuracağınız cümleleri birkaç kez düşünmezseniz siz bizim kalbimizi kırabilirsiniz, biz de sizin kafanızı kırabiliriz. Ama bunlar hiç hoş şeyler değil. Yani tehdide gerek kalmadan anlayışlı olun diyorum. Bunu da grip gibi bir hastalık olarak düşünün. Bize marketten bol bol çikolata alın, karnımızı sıcak tutun ve bize ilgi gösterin. İnanın bu size büyük bir ödül olarak dönecektir. Belki eşiniz yatakta bir sürpriz yapar, belki güzel bir yemek pişirir ya da sadece sevgimiz katlanır ki önemli olan da bu değil mi?

Beyleri de ikna ettiğime göre yazıma ufak ufak son verirken şunu söylemek istiyorum. Erkekler değerlidir ve kadınlar onlara yüzyıllardır değerlerini sonuna kadar gösteriyor. Kadınlar erkeklerden daha değerli değildir asla. Ama inanın bir şekilde siz kadınları incitmeseniz de yüzyıllardır toplum baskısı, aile baskısı, abazan erkeklerden çekinme derken birazcık kırılgan yaratıklar oldu kadınlar. Kadınlar ve erkekler eşittir ama farklıdırlar. Bunu herkes bilmeli ve buna göre davranmalı diye düşünüyorum. Güzin Ablalık da yaptığıma göre sevgiyle kalın deyip yazımı sonlandırıyorum.


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com

9 Eylül 2012 Pazar

Bu Akşam Ne İzlesem? (Snow White and the Huntsman)



Bugünkü film tavsiyem: Snow White and the Huntsman. Filmi iki gece önce izledim ve tembellik etmeden herkesle paylaşmak istedim.

İlk önce şunu söylemek isterim ki film bir "fairytale" olmaktan uzak, gotik bir hikâyeye dönüşmüş. Bildiğimiz Pamuk Prenses'ten çok uzakta bir yerde ve isminden anlaşıldığı üzere avcıyla ilgili olan kısma ağırlık verilmiş. Kraliçe neden bu kadar gaddar? Nasıl bir büyüyle dünyanın en güzel kadını olmuş? Avcı Pamuk Prenses'i neden öldürmüyor? Bu soruların cevaplarını filmde bulabilirsiniz.

Çok fazla spoiler vermek de istemiyorum. O yüzden konu hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Filmin görselliği ve yarattığı dünyanın güzelliği hakikaten tahminimden çok daha iyi olmuş.



Oyuncu kadrosu hakkında bilgi verelim şimdi. Adettendir ilk önce Snow White'ı oynayan hanım kızımızdan bahsedeyim. Hepimiz onu zaten tanıyoruz Twilight'tan. Evet Kristen Stewart başrolde. Güzelliğine sesimi çıkarmayacağım kız hakikaten bu filmde epey güzel görünüyor. Ama o düşük omuzlar ve bir türlü kapanmayan çeneye hala çok şaşırıyorum. Kadın Twilight'tan beri ağzını kapatıp başka mimik öğrenememiş. Bir insan hayatı boyunca 60 böcek yutuyormuş ama Kristen 600 tane falan yutuyor herhalde. Farkındaysanız geberdiği hâlin fotosunu koydum çünkü AĞZI KAPALI.





Bu ikinci "Bu Akşam Ne İzlesem?" yazım. Ve inanın ikisinde de Chris Hemsworth'un olması bir tesadüf. Hatta film başlarken onun bu filmde yer aldığından haberim bile yoktu. Neyse adam gene çok yakışıklı yahu. Adam role hakikaten cuk oturmuş. Ayyaş, kaba ve karısı öldüğünden beri dünyayı umursamayan bir adam bu avcı. Rolün hakkını sonuna kadar vermiş, diyecek bir şey yok.



Vee Kraliçe. Bu rol için Charlize Theron'u uygun bulmuşlar ve rolün hakkından kimse bu kadar iyi gelemezdi emin olun. Rol için daha önce Angelina Jolie düşünülmüş. Ama iyi ki vazgeçmişler. Anlamadığım tek bir nokta var. Hangi zihniyet bu kadar inanılmaz bir güzelliğin karşısına Kristen'ı koyar. Neyse tamam sinirlenmeyeceğim. O kötülük, o hırs, o kuulluk, o seksilik, o kendinden emin duruş... Bu kadın filmde görebileceğiniz en güzel şey emin olun.

Bunlar elbette ki benim subjektif yorumlarım. İzleyin bakalım siz neler düşüneceksiniz.

Filmin IMDB linki: http://www.imdb.com/title/tt1735898/

Fragman:



Afiş de şöyle:


Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com

7 Eylül 2012 Cuma

Nasıl Korunurum?


Her gün yüzlerce insan sevişiyor ve milyonlarca sperm yumurtalara doğru yol alıyor. Peki hamile kalmaktan nasıl korunmalıyız?

Bu sorunu incelemek üzerime vazife oldu çünkü yakın zamanda yakınımdaki birçok kadın "Acaba hamile miyim?" sorusuyla bana geldi. Bir kere gebelik şüphesi varsa ve regl olma periyodunuzu bir hafta kadar aştıysanız kan testi yaptırmanızda fayda var. Kan testi diyorum çünkü bu kesin bir sonuç verir. Eczaneden aldığınız testler (idrarla yapılanlar) çok güvenilir değildir.

Bir de yepyeni bir sorunumuz çıktı. Acaba test yaptırırsam babama mesaj atarlar mı? Hiç sanmıyorum. Fakat yine de babanızın öğrenme ihtimalini göze almak istemiyorsanız sigortanızla yaptırmayın testi ve cep telefonu numarası isterlerse erkek arkadaşınızınkini falan verin.


Neyse şu an asıl soruya dönüyorum. Gebe olma ihtimalini aklımıza getirmemek için kullanılabilecek korunma yöntemleri nelerdir?

Bilkent Üniversitesi'ni kaynak olarak aldığım araştırmamı yazıyorum. 



Doğum Kontrol Hapları: 




Şimdi bu haplarla ilgili her kafadan bir ses çıkar. Şunu kullan iyi korur, bunu kullan daha sağlıklı hatta şu ilaç çok ucuz gibi şeyler duymuş olabilirsiniz. Haplar kimyasal olduklarından asla doktora danışmadan kullanmayın. 

Bu hapları adetinizin ilk 5 gününde (ilk gün başlamanız daha sağlıklı) almaya başlıyorsunuz. İlk kullanım için söylüyorum elbette bunu. Haplar genel olarak adet öncesi gerginliği (PMS nöbetleri geçirenlere diyorum) ve adet sancılarını önler.Rahim ve yumurtalık kanserlerine karşı koruyucu etkisi vardır.Adet kanamalarını azaltır. Emziren kadınlar doktora bunu belirtmeli.

Aylık veya Üç Aylık İğne:




Adından anlaşılacağı üzere ayda ya da üç ayda bir yaptıracağınız iğneler sizi gebelikten korur. Reglin ilk 5 günü (tercihen ilk gün) yapılması gerekir. Doğru kullanıldığında çok etkilidir.35 yaş üstü kadınların kullanması için sigara kullanmaması gerekir. İğnelerden sonra gebe kalmak isteyenler ve emziren kadınlar doktora kesinlikle danışmalıdır. Üç aylık iğneler gebe kalmayı dokuz aya kadar geciktirebiliyor.


Deri Altı Kapsülleri:




Bunun nasıl olduğunu ben tam kavrayamıyorum açıkçası. Kolun iç kısmına kibrit  çöpü büyüklüğünde silikon çubuklar yerleştiriyorlar ve hamile kalmıyorsun. Üç ya da beş yıllık çeşitleri bulunuyor. Gebelik şüphesi olmayan bir günde (tercihen adetin ilk 7 günü) kullanılmaya başlanmalıdır. Emziren kadınlar rahatlıkla kullanabilir.





Rahim İçi Araç:




Bu biraz daha sıkıntılı bir yöntem anladığım kadarıyla. Çünkü çıkartması, takması sorun teşkil ediyor gibi. Ayrıca enfeksiyon ihtimali söz konusu ve ilk aylarda lekelenme, kanama artması ve adet sancısına neden olması gibi eksi özellikleri var. 10 yıla kadar yüksek bir koruma sağlayan çeşitleri bulunuyor.Çıkarıldığında hemen hamile kalınabilmesi de güzel bir özellik. Emziren kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Bu yöntem de gebelik şüphesi olmayan bir günde (adet olunması şart değil) yapılabilir.





Kondom (prezervatif) :



Bu sevimli fotoğrafı bilinçli olarak seçtim aslında. Çünkü hangi yöntemi kullanırsanız kullanın ek korunma yöntemi olarak kondom kullanmakta çok büyük fayda var. Şöyle ki; partnerinizi çok iyi tanımıyor olabilirsiniz ve cinsel yolla bulaşan bir hastalığı varsa size de bulaşabilir. Partnerinizi iyi tanıyor olsanız bile partnerinizde mantar olabilir ve size bulaşabilir. İnanın mantarla uğraşmak da sizi çok uğraştıracaktır.Hiçbir yan etkisi olmayan bu yöntemi sizin için eğlenceli hale getiren çeşitleri de muhtelif markalarda bulunuyor. Meyve aromalı-kokulu olanları, geciktiricili, tırtıklı olanları mevcut ve bunlar korunurken işi eğlenceli hale getirebilir. Seçim sizin. Ayrıca prezervatifler erkeklerin kullandığı bir yöntem olsa da kadınlar da bunu cüzdanlarında bulundurmalı.


Kadın Kondomu :



Fotoğrafta da gördüğünüz üzere, iki tarafı halka ile gerilmiş, ince plastikten şeffaf bir kılıftır. Spermisitle birlikte (altta başlık olarak açıkladım) doğru kullanıldığında çok etkilidir. Amacı erkek kondomuyla aynı. Yani cinsel hastalıklardan da korur. Emziren kadınların da rahatlıkla kullanabileceği bu yöntemin bana göre tek olumsuz yani bu kondomu içinizden çıkarmak için ilişkiden sonra en az 6 saat beklemek zorunda olmanız. Rahatsız edici gibi göründü bana. Her ilişkide yeni bir kadın kondomu kullanılmalı. (Erkeklerde olduğu gibi) Hiçbir yan etkisi olmaması da artı bir özellik. Böyle bir şeyin varlığından haberdar olduğumda çok şaşırmıştım ama yazdığına göre epey kullanışlı bir yöntem.







Diyafram:


Diyafram dediğimiz yandaki sevimli arkadaş da kadınların kullandığı bir doğum kontrol yöntemi. Kondomlarda olduğu gibi spermin yumurtaya ulaşmasını engelliyor.Doğru kullanıldığında çok etkilidir. Diyaframın şöyle güzel bir yanı var ki yıkayarak 2 yıl kullanabiliyorsunuz. Gayet masrafsızmış gibi göründü bana. Bu yöntemin de eksi yani altı saat içeride kalma zorunluluğu. Bunun dışında emziren kadınların da rahatlıkla kullanabileceği bu yöntem, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklardan da koruyor. Böyle bir şeyin varlığından da araştırmalarımla haberdar oldum ama epey iyi koruduğu yazıyor.




Spermisitler:


Bunlar kadın vajinasına konan jel, fitil ve köpüren tabletlerdir. Erimesi için 15 dakika yeterlidir ve 6 saat boyunca vajina yıkanmazsa oldukça koruyucudur. Zaten vajinanızı neden yıkıyorsunuz arkadaşlar? Vajina yıkanırsa enfeksiyon kapabilirsiniz. Neyse konumuza dönersek bu yöntem de oldukça etkili bir yöntem. Her ilişkide tekrar kullanılması gerek bu şeylerden. Emziren kadınların da kullanabildiği bu yöntem, sizi bazı cinsel hastalıklara karşı da koruyacaktır. Tabii şefin tavsiyesi ne olursa olsun prezervatif kullanmanızdır.


Kadınlarda Tüplerin, Erkeklerde Kanalların Bağlanması:


Yeterince çocuğunuz varsa, artık çocuk istemiyorsanız bu yöntemi kullanabilirsiniz. Ama kesinlikle iyi düşünmelisiniz. Kadının da erkeğin de bunu yapması için eşinin yazılı izni olması gerekir. Lütfen bekar arkadaşlar böyle bir yöntem denemesin. Biliyorsunuz ki fikirler değişebilir. Cinsel arzu ve doyumda herhangi bir değişikliğe yol açmayan bu yöntem çoook etkilidir. Hastanede yatmanıza da gerek kalmaz. Erkekler için ilk 20 boşalmada tam güvenlik yoktur, bu nedenle prezervatif gibi ek bir yöntem kullanılmalıdır.


Doğal Korunma Yöntemleri:

a. takvim yöntemi:

Kadının doğurgan olduğu günleri tespit edip bu günlerde cinsel ilişkide bulunmamasına dayanan bir yöntemdir. Farkındaysanız kulağa pek de güvenilir gelmiyor. Bu yöntem hakkında çok bilgili değilseniz lütfen bu yöntemi kullanmayın.

b. emzirme ile korunma:

Eğer emziriyorsanız zaten bir bebeğiniz vardır. Hemen ikincisini istemiyorsanız günde 60 dakika bebeğinizi emzirin. Ancak bu yöntem sadece ilk 6 ay etkilidir. Zaten bu doğal yöntemlerin bir kesinliği yoktur o yüzden korunmayı bırakmamanız tavsiye edilir.

c. çekilme yöntemi:

Erkeğin kadının vajinasına boşalmaması, dışarı boşalması gibi çok basit bir yöntemdir.
İki taraf da istekli ve kesin karalıysa, bu işi becerebilirlerse korunabilirler. Fakat bu, her çiftte işe yaramaz.

Acil Korunma Yöntemleri:

a.ertesi gün hapı:

Diyelim ki korunmadan cinsel ilişkide bulundunuz. Diyelim ki bunla yetinmediniz ve vajina-sperm birlikteliğine de katkınız bulundu. Ne yapacaksınız? Hemen bir eczaneye gideceksiniz ve 72 saat içinde ( zaman geçtikçe koruyuculuk azalır) bir ertesi gün hapı alacaksınız. Ya da şöyle iki yöntem vereceğim, eczacı abla/abilerden yardım isteyip bunlardan kullanacaksınız:

b. düşük dozlu doğum kontrol hapları:

4 tane bu haplardan yutuyorsunuz. 12 saat sonra bir daha 4 tane hap yutuyorsunuz. (Düşük dozlu hapı da şöyle açıklayalım: 30 mcgm ethinylestradiol  150 mcgm levonorgestrel veya 30 mcgm ethinylestradiol 300 mcgm norgestrel içeren haplar)

c. yüksek dozlu doğum kontrol hapları:

Bunların dozu yüksek olduğundan 12 saat arayla ikişer tane yutuyorsunuz. Yani toplamda 4 hap yutacaksınız. (Yüksek dozlu hapların içeriği: 50 mcgm ethinylestradiol 250 mcgm  levonorgestrel veya  50 mcgm ethinylestradiol 500 mcgm norgesrtel)

SON OLARAK şunu eklemek isterim ki ilk defa cinsel ilişkide bulunacak bekar olan gençlerimiz lütfen çok dikkatli olsunlar. Her gün haberlerde duyuyoruz kürtaj yasaklansın tarzı bir sürü saçmalık ülke genelinde konuşuluyorken hamile kalmayı istemezsiniz. Zaten kürtaj yaptırmayı hem fizyolojik, hem psikolojik hem de ekonomik sebeplerden kimse istemez. Ama "Ben hamile kalmam." diye düşünmeyin. Lütfen bir doktorla görüşüp size en uygun yöntemi bulun ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda çok hassas davranın.

Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com

4 Eylül 2012 Salı

Ne Dinlesem Diyenler İçin (Ceylan Ertem - Ütopyalar Güzeldir)





Yukarıda gördüğünüz güzel kadın, Ceylan Ertem, yeni albümü Ütopyalar Güzeldir'i henüz çıkardı. Hatta yarın akşam yani 5 Eylül'de albümün lansmanı da var-dı. Ancak terör sorunu bahanesiyle lansmanı iptal ettiler. Bahane diyorum çünkü müzik sadece eğlence değildir ve Ceylan Ertem bu tarz olaylara karşı konseri iptal edenlerden daha duyarlı bir müzisyen.

Neyse bunların dışında albümün ilk video klibi de yayınlandı çıtır çıtır dinleyelim dedim. Bu akşam hepimiz Ceylan Ertem dinliyoruz. Ayrıca şarkı kadar klibin enfesliği de dikkate alınmalı.

Yeni video klip:





Bu da sanatçının  http://www.facebook.com/CeylanErtemOfficial  adresinden ulaştığım biyografisi:


Ceylan Ertem Sakarya'da doğdu, Adapazarı Belediye Korosu'nda yer aldı ve gitar dersleri aldı.
 1999'da müzik eğitimine devam etmek için İstanbul'a taşındı ve Akademi İstanbul' da 1 yıl müzikal şarkıcılığı eğitimi aldı. Ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi' ne girdi ve Batı Müziği bölümünde 2 yıl eğitimine devam etti. 2000 yılında Tunçay Korkmaz ile birlikte 'Anima'yı kurdu. Ardından 2004 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi'nde Duysal Sanatlar bölümünde müzikoloji eğitimi aldı. 2005 Ağustos ayında “Animasal” ın kayıtları başladı, 2006 Şubat ayında Animasal Sony-Bmg etiketiyle yayınlandı. Anima ile Türkiye’ nin birçok şehrinde konserler verdi. 2007' de anima ile Baykuş Müzik stüdyolarında, Handan İpekçi filmi Saklı Yüzler' in film müziğini üretti/kaydetti. Anima 2007 yılı sonunda dağıldı.

Ceylan ertem 2008 yılında 26 hafta süren radyo programına başladı. Türkiye’ nin önemli radyo kanallarından Açık Radyo’ da ŞubidaP programını hazırlayıp, sundu. Bu arada bir çok grupla beraber üretme ve icra etmeye başladı. Bunlardan bazıları; Ways: Şenol Küçükyıldırım’ın önderliğinde kurulmuştur, İstanbul'da birçok alternatif festival ve mekanda sahne almıştır. Ceylan Ertem' in doğaçlama üzerine en çok ufkunu açan grup olmuştur. Octophone: 2008 Philipp Gropper ve Wanja Slavin ile beraber Berlin’ de temelleri atılan caz tabanlı projesidir. Aynı yıl kayıt sürecine katılmış ve Berlin’ deki çeşitli klüplerde konserler vermişlerdir. Kpar Kpoh Knah: Bir Afrika ninnisi ile başlayan performansları genellikle yaşlı bir aşığın laf edişi ile son bulmuştur. Grup adını aynı ninniden almıştır. Grup; free –avangart caz, özgür doğaçlama, rock ve alternatif müziklerinin icra edildiği, türkiye’ nin önemli 2 mekanı dogzstar ve peyote de performanslarını sergilemiştir. Grubun ürettiği besteler Ceylan Ertem’ in solo albümü için kaydedilmiştir. 2010 yılında Ceylan Ertem'in ilk solo albümü "Soluk" kaydedildi ve yayınandı. Ceylan Ertem’ in solo albümünde 40’ ı aşkın müziyen çaldı.Her ceylan ertem bestesi bu müzisyenlerin kulaklarından ve ruhlarından geçerek yepyeni biçimlere girdiler ve kocaman bir orkestra oluştu. İlk klip Gökçen Dilek Acay tarfından "İnsandık" ' a çekildi. İkinci video yetenekli yönetmen Dağhan İş tarafından "Gidip Dinlenmeliyim' e çekildi. Ardından İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali İF' e de seçilen, yine Dağhan İş tarafından çekilen senaryosu Ceylan Ertem' e ait Çok Yakın adlı klip yayınlandı.

Ocak ayında yine Dağhan İş tarafından, ünlü ve değerli şair Nazım Hikmet' e, maalesef bir cinayete kurban gitmiş muhteşem gazeteci yazar Hrant Dink' e ve yine nefret cinayetine kurban gitmiş değerli gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'ya adadığı şarkısı 'Nazıma' ya video çekildi ve Hrant Dink' in ölüm yıldönmünde yayınlandı.
Bu arada son 3 yıldır üzerinde çalıştığı Cadı Avı adlı müzik/araştırma programının ilk demo kayıtlarını vimeo/CADIAVI adlı adreste yayınlamaya başladı.

Ceylan Ertem Türkiye'nin önde gelen , yetenekli müzisyenlerinden oluşan ekibi ile konserlerine devam ediyor.
Ceylan Ertem' in konser haberlerini  http://www.facebook.com/CeylanErtemOfficial ve  @ceylan_ertem twitter adreslerinden takip edebilirsiniz.

Sorularınız için:   hersoruyabircevabimvar@gmail.com

Bu Akşam Ne İzlesem? (The Cabin In the Woods)



Bu akşam ne izlesem diye düşünenlere yeni izlediğim The Cabin In The Woods'u tavsiye ediyorum. Dehşet Kapanı diye Türkçe'ye çevrilen film, adından da anlaşılacağı gibi bir korku/gerilim filmi. Film, IMDB'de 7.4 puan almış.


Filmle ilgili ilk söyleyeceğim şey -bir kadın olarak- Chris Hemsworth'un yer aldığı. Hadi kızlaaar bu adam da kim demiyorsunuz değil mi? Thor işte, hepimizin ölüp bittiği yakışıklı çocuk. Emin olun bu filmde de yakışıklılığına hayran kalacaksınız.

Daha önemli ayrıntılara geçmek gerekirse, film tipik bir korku filmi gibi görünüyor. Bir grup genç toplanıp dağ başında bir yere gidiyor. Sonra zombiler, katiller, ucubeler tonla. Ama bu filmin başlarında varabileceğiniz bir önyargı sadece. Çünkü bu film klişe başlangıcına yakışmayacak bir marjinallikle devam ediyor. Film boyunca ne olduğunu anlamaya çalışıp bir sürü tahmin yürütüyorsunuz. Filmin son dakikalarında ise tahminlerinizden çok uzakta bir sonuca ulaşıyorsunuz.


Kız arkadaşlarına sarılmak için bahane arayan beyler, bu film tam size göre. Sevgilinizle sarmaş dolaş izleyeceğiniz bu film çarpıcı finaliyle sizi şaşırtacak!

Buyrunuz IMDB linki: http://www.imdb.com/title/tt1259521/

Fragman:



Afiş de şöyle bir şey:




Sorularınız için: hersoruyabircevabimvar@gmail.com